İçimde garip bir tekinsizlik var...
Kökenini anlamadığım bir endişe.
Varoluş sebebini çözemediğim tuhaf bir his: her şeyin sonunda iyi olacağına dair bir inanç filizleniyor içimde. Yavaşça çevremi saran, duman gibi bir melankoli, ve ondan kurtulmayı başaran bir ışık demeti. Ne olduğunu bilmiyorum! Bana ne olduğunu bilmiyorum! Oysaki içimde garip bir mayışıklık var; paramparça da olmuşum, görebiliyorum işte! Yataktan kalkmak bile aşılması zor bir engelken, neden böyle hissettiğimi anlamıyorum. Hâlâ ayaklandığımda titremekten alıkoyamıyorum kendimi. Tekrar yatıp uyumak isteği geliyor içimden, hatta belki de hiç uyanmamak... Ancak içimde, buna engel olan bir ses de duyuyorum. Bazen bu sese içimden sövüyorum, beni kendimi öldürmekten alıkoyduğu için. Keşke sadece vazgeçebilseydim! O, yıkıntıların arasında kendine yer bulmuş, kırılgan bir çiçek. Parlayan güneşe gözlerini kısarak bakıyor. Fakat bu açan ilk çiçek değil, onun gibi daha nice çiçek güneşte kurudu; sadece suya ihtiyaçları vardı, umuda, çoğu zaman da onu bulamadılar. Önce renklerini yitirdiler, sonra yapraklarını; geriye yalnızca toprak kaldı. Ondan geriye kalanlar yeni bir çiçeğin doğmasını sağladı, çünkü dünya, dünya olduğu sürece bu döngünün devam etmesi gerekirdi: aniden yeni bir umut doğabilirdi. Kahretsin o umut! O küçük, umut dolu, kırılgan çiçek! Her seferinde seni koruma sözü verdim kendime, ama defalarca kendi ayaklarımla ezdim seni.
Umarım... bu sefer sadece bir hayal değilsindir.
Umarım kırık ayna, umarım, sen bunu okurken o çiçeği büyütmüşümdür.
Epilogue
4 months laterArtık daha iyi anlıyorum.
This user has written an update to this letter.To see what they wrote, please
Sign in to FutureMe
or use your email address
Create an account
or use your email address
FutureMe uses cookies, read how
Share this FutureMe letter
Copy the link to your clipboard:
Or share directly via social media:
Why is this inappropriate?